DEHB’nin gizli sözleşmesi: toplum eksikliğe odaklanırken beyin fırsata programlanıyor

37
37 tarafından
18 Aralık 2025 yayınlandı /
6 dk 44 sn6 dk 44 sn okuma süresi
DEHB’nin gizli sözleşmesi: toplum eksikliğe odaklanırken beyin fırsata programlanıyor

30 yıl önce bir psikiyatrist odasında oturuyor olsaydınız ve “hiperfokus” kelimesini kullansaydınız, muhtemelen anlamsız bakışlarla karşılaşırdınız. Çünkü DEHB (Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu), on yıllardır sadece “eksikliklerin envanteri” olarak tanımlandı: dikkat süresi kısa, unutkanlık, dürtüsellik, organizasyon sorunları.

Ama beyniniz kendisini “bozuk” olarak kodlarken, aslında sizin için başka bir şey yapıyordu: Geleceğin karmaşık sorunlarına hazırlıyordu.

Bath Üniversitesi, King’s College London ve Radboud Üniversitesi’nin yeni araştırması, bu “bozukluk” mitosunu paramparça ediyor. 200 DEHB’li yetişkinle yapılan çalışma, bu kişilerin nörotipik akranlarından daha güçlü tanımladığı 10 özellik olduğunu gösteriyor. Ve bu özellikler, modern dünyanın en değerli yeteneklerini içeriyor: yaratıcılık, spontanlık, sezgisellik ve belki de en önemlisi, hiperfokus.

Paradoksun İçindeki Gerçek: Hiperfokus

Hiperfokus, DEHB’nin en büyük paradoksudur. Aynı beyin, 5 dakika boyunca bir rapora odaklanamazken, saatlerce bir video oyununda, sanat projesinde veya kod yazarken zamanın nasıl geçtiğini anlamaz. Neden?

Çünkü DEHB’li beyin, ödül sistemini farklı yapılandırmıştır. Dopamin düzeyindeki farklılık, beyni “sıkıcı” olarak algıladığı rutin görevlerden kaçmaya zorlar. Ama ilgi çekici, yeni, karmaşık bir sorunla karşılaştığında? O zaman aynı beyin, nörotipik bir beyinin tecrübe edemeyeceği kadar derin bir akış (flow) durumuna girer.

İşte bu, sadece bir “belirti” değil, 21. yüzyıl ekonomisinin en değerli meta yeteneğidir. Yapay zekanın rutin işleri devraldığı bir dünyada, derin odaklanma ve yaratıcı problem çözme yeteneği, altından daha değerli hale geldi.

Ancak toplum hala bu yeteneği “bozukluk” olarak etiketliyor. Çünkü okul sıralarında, hiyerarşik iş yerlerinde, 9-5 monotonluğunda hiperfokus bir “hata”dır. Çocuğunuz saatlerce Lego ile oynarken “harika” denir, ama aynı çocuk matematik ödevine odaklanamadığında “sorunlu” ilan edilir.

Asıl soru şu: Sorun çocukta mı, yoksa sistemin kendi “normalini” tek geçerli kabul etmesinde mi?

Yaratıcılık ve “Kontrolsüz” Zihin

Araştırmanın bir diğer çarpıcı bulgusu, DEHB ile yaratıcılık arasındaki bağlantıyı açıklayan mekanizma: bilinçli zihin dalgınlığı (deliberate mind wandering).

Nörotipik bir beyin, odaklanması gereken göreve odaklanır. DEHB’li beyin ise sürekli “başka olasılıkları” tarar. Bu, toplantıda sunumu kaçırmaya neden olabilir (evet, sıkıntılı), ama aynı beyin, o sunumun yapım aşamasında hiç kimsenin düşünemeyeceği bağlantıları kurar.

Hollanda’dan Radboud Üniversitesi Tıp Merkezi’nden Dr. Martine Hoogman, bu durumu şu sözlerle açıklıyor: “DEHB ile ilgili güçlükler üzerine yapılan araştırmalar henüz erken aşamada. Çoğu çalışma sadece DEHB’li kişilere güçlüklerini soruyordu, ancak biz nörotipik kişileri de sorduk. DEHB’si olmayan kişilerin aynı güçlüklerin birçokunu tanıdığını, ancak sadece DEHB’lilerin bazılarını daha güçlü bir şekilde desteklediğini bulduk.”

Peki ya bu “kontrolsüz” durumu “kontrollü” hale getirebilirsek? İşte tam bu noktada, araştırmacıların önerdiği DEHB’ye özgü bilinçli farkındalık devreye giriyor. Geleneksel yöntem, “dikkati tek noktada topla” der ve DEHB’li için imkansız bir talep olur. Ama DEHB’ye uygun uyarlanmış bilinçli farkındalık, “dalga nereye akıyorsa izle, ama izini kaybetme” der. Yani zihin dalgınlığını kısıtlamak yerine, onu yönlendirmeyi öğretir.

Bu, tedavi alanında devrim niteliğinde bir yaklaşımdır: DEHB’liyi “normale” uydurmaya çalışmak yerine, onun doğal işletim sistemini optimize etmek.

Toplumsal Bir Sözleşme: Nörodiverjans’ın Yükselişi

Araştırmanın en önemli mesajı, bireysel değil, toplumsal. Çünkü güçlü yönlerini tanımanın ve kullanmanın iyi oluşla ilişkili olduğu bulgusu, aslında şunu söylüyor: DEHB’li bireyler sorunlu değil, sistem uyumsuz.

Radboud Üniversitesi Tıp Merkezi’nden Dr. Martine Hoogman’ın vurguladığı gibi, “İnsanları sadece zorluklar hakkında değil, aynı zamanda potansiyel güçlü yönleri hakkında eğitmek, yaşam kalitesini iyileştirmek ve iş veya eğitimdeki riskleri azaltmak için önemlidir.”

Ama bu eğitim kime? Sadece DEHB’lilere mi? Yoksa onları yöneten, eğiten, değerlendiren sisteme mi?

Geleneksel okul sistemi, DEHB’nin tam tersi üzerine kuruludur: uzun süreli oturma, tekdüze dinleme, standart testler. Ama DEHB’li bir çocuk, bu ortamda kendi güçlü yönlerini kullanma fırsatı bulamaz. O zaman sorun çocukta değil, yapıdadır.

İşte bu noktada “nörodiverjans” kavramı devreye giriyor. Toplum, ırk, cinsiyet, din gibi çeşitlilikleri kabul ettiği gibi, nörolojik çeşitliliği de kabul etmelidir. DEHB, otizm, disleksi gibi durumlar, “bozukluk” değil, insan deneyiminin doğal varyasyonlarıdır.

Ve bu varyasyonlar, topluma değer katar. Bath Üniversitesi’nden Dr. Punit Shah’ın dediği gibi, “Belli becerilerin ve olumlu niteliklerin elinizin altında olduğunu bilmek ve bu güçlü yönleri gerektiği yerde kullanmak refahınız için yararlı olabilir. Bu bariz gelebilir, ancak artık bu hipotezi doğrulayan araştırmamız olduğunda, psikolojik destekleri bu yeni kanıtla tasarlamaya başlayabiliriz.”

Kişisel Çıkarım: Kendi Kriptonitinizi Bulmak

Araştırma, DEHB’li veya değil, herkes için bir mesaj taşıyor: Güçlü yönlerinizi tanımıyorsanız, potansiyelinizin yarısını kullanmıyorsunuz demektir.

DEHB’li yetişkinler için pratik adımlar net:

1. Kendi güçlü yön envanterinizi çıkarın: Hangi aktivitelerde saatlerin nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz? Hangi konularda arkadaşlarınız size danışıyor? Hangi becerileriniz “çabasız” gelişiyor?

2. Hiperfokus’u silah olarak kullanın: İlgi çekici projelerinize bilinçli olarak zaman ayırın. Ama öncesinde: suyunuzu için, telefonunuzu sessize alın, kapınızı kapatın. Çünkü hiperfokus, sizi dış dünyadan tamamen koparır.

3. “Zihin dalgınlığı notları” tutun: Spontane gelen fikirlerinizi hemen not alın. Bu fikirlerin çoğu kullanılmaz, ama aralarında değerli olanlar mutlaka vardır.

4. Mizahı kalkan yapın: DEHB’nin getirdiği utanç ve özgüven sorunlarına karşı, kendinizle dalga geçmeyi öğrenin. Araştırma, mizahın en güçlü başa çıkma mekanizmalarından biri olduğunu gösteriyor.

5. “Uyum sağlama” yerine “ortam yaratma”: Kendinizi sürekli “normale uydurmaya” çalışmak yerine, güçlü yönlerinizi kullanabileceğiniz ortamlar yaratın. Freelance çalışma, girişimcilik, yaratıcı endüstriler…

Ama en önemlisi: Kendi hikayenizi yeniden yazın. Kendinize artık “dikkatsiz” değil, “yaratıcı” deyin. “Dürtüselliğiniz” artık “spontanlık” olsun. “Unutkanlığınız” yerine “seçici odak” deyin.

Çünkü dil, gerçekliği şekillendirir.

Yeni Bir Normal

Yeni araştırma, DEHB’yi anlama şeklimizde bir dönüm noktasıdır. Artık “bozukluğu düzeltme” devri kapanıyor, “güçlü yönleri güçlendirme” devri başlıyor.

Ama bu değişim, sadece DEHB’li bireylerin sorumluluğu değil. Toplumun da kendini sorgulaması gerekiyor:

  • Okullar, farklı düşünen çocukları cezalandırmak yerine onları nasıl besleyebilir?
  • İş yerleri, “çılgın fikir” diyerek ötekileştirdiği çalışanların bu fikirlerini nasıl değerlendirebilir?
  • Sağlık sistemi, ilaç yazmak yerine güçlü yön koçluğu sunabilir mi?

DEHB, sadece bir “bozukluk” değil, 21. yüzyılın en büyük testidir: İnsanlık, farklı düşünenleri dışlamaya devam edecek mi, yoksa onlarla birlikte düşünmeyi mi öğrenecek?

Araştırma, cevabın ikinci seçenek olduğunu gösteriyor. Çünkü veriler net: Güçlü yönlerini kullanan DEHB’li yetişkinler, mutlu, üretken ve sağlıklıdır.

Soru şimdi bizde: Onların güçlü yönlerini kullanabileceği bir dünya yaratmaya hazır mıyız?

Yorum Ekle

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
hayalet parçacıklar yeraltında atom dönüştürüyor
14 Aralık 2025

hayalet parçacıklar yeraltında atom dönüştürüyor

DEHB’nin gizli sözleşmesi: toplum eksikliğe odaklanırken beyin fırsata programlanıyor

Bu Yazıyı Paylaş